Gül ile İlk Defa.
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Gül ile İlk Defa.
Gül eşinden boşandıktan sonra çocuklarıyla yalnız yaşayan, bir hayli geniş aile klanımız içerisinde akrabamız bir genç kadındı. Yakındık, samimiydik, dul olduğundan korunmaya alınmıştı, ailece sık sık görüşürdük. O yaz da kocası olmadığından ailesinin yazlığına onları bırakma işi bana kalmıştı. Altı ve on yaşındaki çocuklarını ve eşyaları arabaya yükleyip sekiz saatlik yolculuğun sonunda akşam üstü sahildeki evlerine varmıştık.
Yol boyunca çocukların uyumasını da fırsat bilerek uzun uzadıya konuşmuş, hatta müstehcen fıkralar bile anlatmıştık. Ayağındaki bez ayakkabılar, üstünde bolca bir şort etek, içinde göğüslerini iyice baskılayıp zapt etmiş spor sütyeni, iki renkli kalın askılı atlet vardı. Uyukladığı kısa aralıklarda hızımı iyice yavaşlatıp bol bol bacaklarını ve vücudunu seyrediyordum.
Çaktırmadan birkaç resmini almıştım yine. Hatta bir ara kendi şortumun bacak arasından elimi sokup sola doğrulttuğum penisimle oynarken öyle bir sertleşip kalkmaya başladı ki… Sonunda dayanamadım. Tenha ve kapalı gibi bir benzin istasyonuna girip pis tuvaletinde masturbasyon yapmak zorunda kaldım.
İlk defa bu kadar uzun süre baş başa kalıp rahatça sohbet etmiş ve hatta ağırlıklı olarak benimki olmak üzere cinsel hayatımıza dahi girmiştik. Oldukça sık görüşürdük. Hayli ilerlemiş, fakat mesafeli bir samimiyet vardı aramızda… Onun için benimle cinsel konularda konuşabilmek su içmek kadar doğal bir şeydi…
Annesi ve evli ablasıyla çocuklarından oluşan çekirdek ailesini de esk**en beri tanıdığımdan iki gün yazlıkta onlarla beraber kalacak, sonrasında işim için daha güneye devam edecektim.
Vardığımızda artık akşam üstü oluyordu ve deniz çok davetkardı. Aklımda sadece denize atlayıp serinlemekten başka, Gül’ü de denize girmeye razı edip onu bikiniyle görmek vardı.
Gül evlendikten sonra, hele özellikle ilk doğumundan sonra daha yuvarlak hatlara sahip olmuş, annelik onu daha bir seksileştirmişti. Ortadan büyük göğüsleri ikinci doğumunda biraz sarkmıştı. Ama her erkeği kışkırtacak denli derli toplu duruyorlardı. Bacakları biraz kalınca olsa da ayakları ve parmakları güzel, uzun ve her zaman bakımlı olurlardı.
Evimize misafirliğe geldiği zamanlarda çorapsız olması için dua eder, gelmelerini dört gözle beklerdim. Evimizde olduğu zaman zarfında büyük bir rahatlıkla oturup kalkar, her zaman giydiği kısa eteklerinden çoraplı bacakları açılıp saçılırdı. Ben de o açıldıkça görünen manzaraları mümkün olduğunca seyredip aklıma yazardım. Çaktırmadan telefonumla bir sürü frikikli resmini çeker, bunları da yalnız gecelerde kendime masturbasyon malzemesi yapardım.
Eşyaları alelacele indirip bir an önce sahile gitmek istediğimi ve denize girmenin onun için de çok iyi olacağını devamlı telkin ediyordum.
“Dur bakalım önce çocukları bir halledeyim, belki…” diyordu. İçinin burkulduğunu ve onun da benimle birlikte denize girmek istediği hissediyordum.
Daha fazla ısrar etmeden, kısa bir hoşbeşten sonra küçük çantamın içindeki deniz eşyalarımı alıp plajın yolunu tuttum.
Biraz yüzdükten sonra hala kıyıda şezlonglarda oturan kızları seyrederken bir anda plaja doğru koşar adım gelip elini güneşe siper yapıp sahilde beni arayan Gül’ü görünce çocuk gibi sevinip doğruldum ve çılgın gibi el sallayarak yerimi belli ettim.
Gerçekten çok heyecanlanmış, sevgilisiyle ilk defa buluşan biri gibi hissediyordum. Bir anda bu düşünce beni rahatsız edip içimi suçlulukla doldurdu. Ben ne yapıyordum? Saçma sapan bir yere gidebilecek riskli bir durumdu. Bu düşüncelerle o içimde uçan kelebekler bir anda duruverdi ve öylece eşyalarını hemen benimkilerin yanına bırakmasını seyretmeye başladım.
Fakat durgunluğum üstündeki straplez havlu deniz elbisesini aşağıya doğru indirip ayaklarından çıkarırken bir anda geçti.
İri çiçek desenli renkli bir bikini giymişti. Boynunun arkasından ipini bağlayıp denize doğru yürürken bacaklarını ve kalçalarını hayranlıkla seyretmeye dalmıştım.
Suyun kasıklarını geçmesi ve ürpererek içine çektiği karnıyla dahada irileşip taşacak gibi olan göğüslerine ipnotize olmuş şekilde bakıyordum. Sonunda suya dalıp biraz yüzdükten sonra yanımda bitiverdi.
Yanımda ayaklarını yere basıp göğsümüze kadar ulaşmayan suda dikilince saçlarından akan sular, göğüslerinin arası ve diken diken olmuş kolları nutkumu tutturmuş, kalakalmıştım. Kekeler gibi bir sesle ancak,
“Üşümüşsün…” diyebildim.
“Evet, hadi yüzüp ısınalım biraz…” deyip suyun üstüne zıplarcasına çıkıp kulaç atmaya başladı. Tabi bu arada harika kalçaları da ıslak ıslak önümden geçit töreni yapmış ve biraz önceki suçluluk çoktan yok olup gitmişti.
Hızlı kulaçlarla ona yetişip biraz daha açıldık. Durunca üşüdüğümüzden hızlıca hareket edip hem sohbet ediyor hem de yorgunluk atıyorduk. Bir ara arkadan şakalaşarak boynuma sarılmış, soğukça suyla iyice sertleşmiş göğüslerini sırtımda ezmişti. O ne hissetmişti bilemiyorum ama su bu kadar soğuk ve denizin içinde olmasak o anda penisim kazık gibi olurdu.
“Üşüdüm biraz.. Hatta baksana tüylerim diken diken oldu… Sür bak elini…” diyerek kolunu bana uzattı. Bu arada suyun üstüne doğru sırtüstü kaldırdığı vücudu, önce göğüsleri ve sonra da karnı olmak üzere suyun dışına bir ada gibi çıkmıştı. Kibarca, incitmeye korkarcasına koluna sürdüm elimi, ben pürüz değil ateş hissediyordum. Hatta bir anda göğüs ucunun birinin kalınca olan bikinisine rağmen belli olduğunu fark ettim.
“Sürmeme gerek yok.. Baksana göğüslerinden bile belli oluyor” deyince bir anda suyun içinde batıp utangaç,
“Nasıl yani? Açılmış mı?” deyip bikinisinin kaydığını zannedip düzeltmeye çalıştı.
“Yok hayır.. Üşüyünce ucu belli olmaya başlamış. Bir üşüyünce bir de tahrik olunca kabarır ve sertleşir ya, işte öyle…” dedim. Şimdi ne olduğunu anlamış ve utanmıştı. Ardından da hemen yüzüne bir muzip ifade gelmişti.
“Amann… Bizimki sertleşiyor, sizinki de küçülüp içine kaçıyor işte…” deyip şuh bir kahkaha attı.
Hiç tereddüt etmeden kafamı öne eğip şortumu suyun içindeyken sanki görebilecekmişim gibi açıp bakar gibi yaptım. Kafamı acele ve panikle kaldırıp
“Eyvah… Gül… Benimki yok olmuş.. Düşmüş galiba…” diyerek yalancı bir panik hareketiyle komiklik yapıyordum.
Bu arada o da buna katıla katıla gülüyorken ben de bir anda ciddileşip elimi şortumun içine soktuğum belli olacak şekilde gerçekten küçülmüş penisimi kavradım. Bu sefer ciddiyetle,
“Hakikaten kız… Bu benimki çok küçülmüş, baya bamya gibi olmuş” dedim. Gülüşmemizin sonunda,
“Hadi artık ben çıkayım, çocukları anneme bıraktım. Hem akşam yemeği için hazırlık yapmam lazım, yeter bu kadar gevezelik… Yarın deniz gevezeliğine devam ederiz.. Sen geliyor musun?” diye sordu.
“Ben biraz daha kalayım. Şu düşen çükümü bulup bamyanın yerine takmam lazım” deyince kahkaha atıp
“İyi fikir bence de… Sana her zaman lazım olacak…” dedi.
Arkasını dönüp hızlıca kıyıya doğru yüzmeye başladı. Çok geçmeden kıyıya ulaşıp kurulanmadan havlu elbisesini giydi, el sallayarak gözden uzaklaştı.
Ben de çok oyalanmadan çıkıp kurulanıp eve vardım. İki katlı bir villaydı, çok büyük değil ama güzel geniş bir balkonu vardı. Bana alt kattaki odayı yapmıştı annesi, onlar da üst katta yatacaklardı. Açıkçası benim de işime gelmişti. Hem alttaki banyo tuvalet bana kalacak hem de gece birkaç duble içip istediğim saatte yatabilecektim.
Evde koşuşturma başlamış, yakındaki sitede oturan ablası ve çocukları da gelince ev curcuna olmuştu. Duşumu alıp üstüme bir şeyler giyip mutfağa yöneldim. Gül alelacele topladığı saçları ve hafif bir günlük ev elbisesiyle bir şeyler yapıyor, annesi de gidip duş alıp giyinmesini söylenip duruyordu.
Yardım edecek bir şey olmadığını söyleyip beni balkona kovdular, ben de ikiletmeden balkonda yanlamasına duran salıncağın önündeki şezlonga attım kendimi… Annesi, ablası hatta büyük kızlar devamlı bir şeyler taşıyıp duruyorlardı. Sonunda ablası,
“İşte rakı da geldi.. Haydi kendine koy bir kadeh…” deyince yerimden kalkıp dediğini yaptım. Sofra hazır ama yemek daha pişmemişti.
Gül hızlıca gelip salıncağa kendini attı, salıncağın zıplamasını eğlenceli bulup çocuk gibi biraz daha yerinde sıçrayarak zıplamasını sağlamıştı. Çok eğlendiği ve neşesinin yerinde olduğu belliydi.
Yerinden hafifçe uzanıp eğilerek elimdeki kadehi işaret etti, ben de ona doğru uzatınca bir anda kapıp, irice bir yudum alıp yutmadan bana geri uzattı. Şaşırmıştım, o da hala yutamamış ve gülmeye başlamıştı. Birazı sıkıca kapalı tutmaya çalıştığı dudaklarının arasından parmaklarından eline akmış. gerisini de zorla yutmuştu.
“Yuh görmemiş.. Şey görmüş yeni gelin gibi ne atlıyorsun öyle?” dedim. Gülerek
“Atlarım… Tutarım… Yutarım…” dedi. Dedi ama bir anda manasını da anlayınca kalakaldı.
“Vallahi afiyet olsun…” dedim ben de gülerek. Utanmıştı biraz ve o arada parmak arası terliklerinden kurtulup hemen benim bacaklarımın önünde bacak bacak üstüne attı. Şezlong zaten alçak olduğundan ve de boyu salıncağın üçte biri kadar bir yerini kapladığından üstteki ayağının tabanı neredeyse dizlerimin üstünde gelmek üzere bir yerde duruyordu.
Bakakalmış ve gerçekten hipnotize olmuştum. Her zaman bakımlı olan yeni sürülmüş parlak koyu kırmızı ojeli, yumuşacık tabanlı pembe bir ayak önümde duruyordu. O farkında olmadan bir hava tutturmuş, bir şeyler anlatıyor, bülbül gibi şakıyıp duruyordu. Zaman zaman da anlattıklarıyla ya da salıncağın hafif sallanmasıyla hareket eden ayağını, ayak bileklerini ve oturduğundan ezilmiş baldırlarını seyrediyordum.
Gerçekten tahrik olmaya başlamıştım ve penisim altta kıvrık durduğu yerden külodumun içinde sertleşmeye ve kendine çıkış arar şekilde hareketlenmeye başlamıştı.
O hala bir şeyler anlatıyor, ayakucunda olanların farkına varamıyordu. Bir anda ayak değiştirince manzara değişmiş, ezilip kızarmış baldırı daha da bir açığa çıkmıştı.
Bir anda göz göze geldik ve benden bir cevap beklediği belli bir suratla bana bakıyor, ama cevap gelmeyince benim yüzümdeki bu acaip ifadeyi anlamaya çalışıyordu. Yutkunarak
“Efendim..? Duyamadım Gül…” diyebildim kısık bir sesle.
“Zaten deminden beri duymuyor gibisin. Nerelerdesin sen?” dedi.
“Şey.. Biliyorsun ben… Ayaklar konusunda biraz fazla hassasım.” diyebildim çekinceli bir şekilde. Biraz doğrulmuştum oturduğum yerde, çünkü penisim baya sertleşmiş ve solda bulduğu boşlukta şortumun altında sopa gibi duruyordu.
“Aaaa.. Sen sevmiyor muydun ayakları?” diye gülerek muzipçe bir tavırla bir anda doğrulup, üste attığı bacağını indirip sanki iğrenip kaçındırmak için yapar gibi dizime ve bacaklarıma sürtmeye başladı. Durumumu daha da zora soktuğundan haberi yoktu tabi..
Bir anda seri bir hareketle bacaklarıma sürttüğü ayağını sol elimin avuçiçi ile topuğundan, sağ elimle de parmaklarından sıkıca yakalayıp tuttum. Biraz kaçırmaya çalışsa da hemen bundan vazgeçip anlamayan yüzle bakmaya başladı.
“Sen.. Sen yanlış anladın.. Ben ayaklardan, hele bakımlı ve ojeli ayaklardan çok tahrik olurum ve de şu anda oldum.” diyebildim. Hala anlamamış ve sorgular bir ifade ile,
“Nasıl yani şimdi? Tahrik… Nasıl yani?” diyebildi.
Ellerimin arasındaki ayağını hala bırakmak istemeyen bir kuvvetle tutuyordum. Kalakalmıştı ve sağ elimle hiç bırakmadan biraz sıkıp biraz yumuşatarak hafif bir masaj yapar hale gelmiştim. O da ayağını çekip kaçıramıyor, heyecanı artmış ama ne olduğunu anlamamıştı.
“Nasıl yani.. Bayağı tahrik mi oluyorsun?” dedi.
“Evet canım, bak istersen…” diyerek kaykılarak oturduğum yerden, elimde tuttuğum ayağını bırakmadan önünde ayağa kalktım. Çok az bir mesafe vardı ve yukarıya doğru elimde kalkan bacağına doğru dönüp, solda sertleşip ayağa kalktığımda iyice belli olan penisimi ayak tabanına yasladım.
Bir anda bir sessizlik oldu ve ayağının altında taş gibi olmuş penisimi hissetti, nefes bile alamıyordu sanki zaman durmuş gibiydi. Ellerimin arasından usulca indirip ayağını bırakınca iyice belli olan penisimi şortumun üstünden tek elle kavrayıp,
“Şu yaptığına bak.. Ne hale getirdin bamyayı… Sayende patlıcan oldu” dedim.
Gülmüyordum ama kızgın bir sesim de yoktu. Bir an gözü penisime takılmış ve suskunluğu dudaklarının ucundaki muzur gülmeyle bozulmuştu. Hatta utanıp başını balkondan dışarıya çevirip bir kahkaha attı. Onun gülmesiyle ben de bir anda rahatlamış, içimden bir patlama gibi kısa bir gülüş gelmişti.
“Ne yapacağım şimdi biliyor musun? Gidip bunu indirmem lazım, iş çıkarttın bana…” diyerek döndüm ve gözüme ilk ilişen bir şalı önümü kapatır şekilde tutarak banyoya yöneldim.
Banyoya girdiğimde sabırsızlıkla kapıyı kapatıp şortumu indirip hemen taş gibi penisimi kavrayıp masturbasyona başladım. Ses çıkarmadan hızlıca yapıyor, tüm gün gördüklerimi film şeridi gibi gözümün önünden geçirerek hayalimde Gül’ü kuruyordum.
Bir anda gözüme çamaşırlığın üzerinde duran külodu ve birbirinin içine soktuğu cuplarıyla bugün giydiği bikini çarptı. Hiç sonunu düşünmeden, sanki cezalandırıyormuşum gibi onları elime alıp önce bikinisinin altını koklayıp öpüp, sonra da penisimin başına sürmeye başladım.
Artık patlamak üzereydim ve elimde çanak gibi tuttuğum bikinisinin üstünden birinin içine fışkırarak boşaldım. Son damlasına kadar içine doldurup sildikten sonra, diğerini üstüne kapatıp tekrar kirli sepetinin üstüne koydum. Hızlıca kıpkırmızı olmuş ve hala yarı sert penisimi kurulayıp banyodan çıktım.
Annesi ve ablası salonda çocukları yediriyorlardı, bana bakmadan
“Yemek hazır, çocuklar yiyince yiyebiliriz biz de…” dediler. Kalbim hala deli gibi attığından sadece gevelercesine bir “tamam” diyebildim.
Balkona çıktığımda Gül sorgular bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ona doğru yöneldim ve iyice yaklaşınca hafifçe kulağına eğilip
“Sana banyoda, bikininin içinde mesaj bıraktım” dedim. Bir an hala kabarıklığı hafifçe belli olan şortumun önüne, oradan da yüzüme doğru baktı ve hiç bir şey demeden kalkıp banyoya doğru yürümeye başladı.
Salıncaktan kalktığı yere bu sefer ben oturdum. Ama oturunca bir anda bir pişmanlık ve büyük bir suçluluk da benim içime oturdu. Bu yaptığımın bir geri dönüşü yoktu ve akraba sayılan evli bir kadına yapılması cesaretten çok aymazlık olan bir davranıştı ve çok ama çok kötü sonuçları olabilirdi.
Salondaki hareketlilik çocukların yemeğini bitirdiğini ve annesiyle ablasının mutfaktan yemekleri getirdiğini gösteriyordu. Gül ise ortalarda yoktu.
İki üç dakika geçmeden Gül hariç herkes balkona gelip sofraya oturmuştu. Hatta çocuklar bile masada yerlerini almışlardı. Annesinin birkaç seslenmesine cevap vermeyen Gül artık benim de paniklememe sebep olmaya başlamıştı. Küsmüş ve gelmeyecek, ya da acaip bir duygu patlamasıyla ortalık ayağa kalkacak ve bunu ben nasıl açıklayacaktım.
Büyük kızlardan biri anneannesinin direktifi ile yine banyonun kapısına gidip sofranın hazır olduğunu ve onu beklediğimizi söyledi.
Birkaç dakika geçmemişti ki koridorda Gül göründü. Hızlıca adımlarla geliyor, başındaki havludan da duş aldığı belli oluyordu. Biraz durgun ve ifadesiz bir suratla balkona çıkıp yerine oturdu. Masadakilerin neşesi onda yoktu ve benim olduğum tarafa bakmıyordu bile.
Sadece gerekli cümleler kuruyor, bir şey anlatmıyordu. Benim de içim gittikçe daha çok eziliyor, resmen yerin dibine geçesim geliyordu. Neden sonra bir anda neşelendi ve ablasıyla annesiyle sohbete başladı, ama bana karşı hiçbir tepki vermiyor, beni muhatap almıyordu. Bu şekilde yemeğimiz bitti.
Sofra toplanırken ben de birkaç sefer bir şeyler taşıyarak yardımcı olmuş, koridorda karşılaştığımızda bile yokmuşum gibi bir tavırla yanımdan geçip gitmişti. Ben de biraz değişiklik olarak çocuklarla oyun oynayıp vakit geçirmeye çalışıyordum. Aklımdan geçen, sabah erken saatte bir bahane bulup buradan kaçmaktı. Zihnimde de söyleyeceğim bahaneleri planlıyordum.
Yaklaşık bir saat geçmişti ki ablası gitmek için hareketlendi. Yanıma gelip önce sıcacık ve samimi bir sarılışla veda etti, mızıklanan çocuklarını çeke çeke evden ayrıldılar. Gül zaten uykusu gelmiş olan ufaklığı yukarıya odasına çıkarmış, anneannesi de büyük kızı artık yatma vakti geldiğine ikna etmeye çalışıyordu ki yukarıdan otoriter ve kızgın bir sesle Gül’ün bağırışını duyduk. Kesin bir sesle artık yatılacağını söylüyordu.
Onlar ışıkları söndürüp yukarı çıktığında ben de yarı karanlık mutfağa geçtim. Kendime bir kadeh rakı koyup hızlıca mutfakta içerek suçluluk duygusundan kurtulmayı ve sonra da sızıp uyumayı düşünüyordum.
Bir anda bir karartının mutfağın kapısına geldiğini hissettiğimde dönüp ifadesiz bir yüzle kapıdan bana bakan Gül’ü gördüm. Hiç bir şey söylemeden dönüp balkona yöneldi. Rakımın üstüne ek yapıp ben de arkasından balkona çıktım. Salıncağın ortasına oturmuş, bu sefer bağdaş kurmuştu. Suçlu bir sessizlikle yine aynı şezlonga iliştim.
Bu sessizlik süresi uzadıkça içim daha çok eziliyor ve patlamasının şiddeti daha da çok artacakmış gibime geliyordu. Derken bir hışımla gözlerimin içine bakarak;
“Sen ne yaptığını sanıyordun? Sen nasıl.. Nasıl böyle bir şeye cür’et edersin? Annemin evinde.. Çocuklarımın yanında.. Nasıl yaparsın bunu?” deyiverdi. Verecek hiçbir cevabım, hiçbir savunmam ve bahanem yoktu, çok çılgınca ve saçma bir şey yapmıştım.
Kekeler bir şekilde birşeyler söylemeye çalışırken, sözümü kesip tekrar aynı hiddetle
“Ne kadar korktuğumu, gördüğüm şeyin ne olduğunu anladığımda ne kadar şaşırıp şok olduğumu biliyor musun”
“Evet.. Özür dilerim Gül.. Biliyorum, çok saçma ve gereksiz bir şeydi”
“Özür dilerim mi?..Sen ne yaptın biliyor musun? Benim bikinime bilmem neyini sürttün… “ derken, yüzünün ifadesine bir anda aşırı sinir kaynaklı, engellenemez bir gülme yayıldı.
Şaşırmıştım ama bu duygu değişimi beni daha da afallatıp korkutmuş, daha ciddi bir patlamayı bekler hale gelmiştim. Suçlulukla öne eğilmiş başımı kaldırmadan rakımdan bir yudum aldım.
“Bir de utanmadan karşıma geçmiş keyif rakısını yudumluyor beyefendi.. Boşalmış ya… Rahatlamış ya…” deyince kendi kendime hakikaten ne utanmazsın diye içimden geçirdim. Tam ağzımı açıp, sabah erkenden giderim.. çok özür dilerim diyeceğim anda yine gülerek
“Bir de ikram bile etmiyor, sadece kendi içiyor bencil pezevenk…” dedi. Duyduğuma şaşırmış, aklım da duygularım da altüst olmuştu.
“Bak hala bakıyor… Versene şunu öküz.. Hep bencilsiniz. Hiç karşınızdakini düşünmüyorsunuz.. Sikelim boşalalım, dönüp kıçımızı yatalım.. Ooohh… Sen iç biz seyredelim.. Versene şunu bana…” deyip elini uzattı.
Aklım yerinden çıkmış dumur olmuştum. Hem bu kelimeleri ondan daha önce duymamış, şok olmuştum, hem de konuşmanın mecrasının nasıl bir anda değiştiğini anlayamamıştım. Kadehi uzattığımda elimden koparırcasına alıp yine kocaman bir yudum içti, bu sefer hiç oyalanmadan yutuverdi. Bana bakmadan,
“Nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye bu sefer gerçek bir cevap bekler şekilde sordu. Geveleyerek
“Gerçekten özür dilerim.. Bir anda gerçekten kontrolden çıktı.. Ve düşüncesizce yapıverdim. Gerçekten çok özür..” derken beni sustumak için eliyle işaret etti ve
“Gerçekten ayaklar bu kadar çok mu tahrik ediyor seni..?”
“Evet” dedim utangaçça, “Sadece bakarak bile boşalabilirim..”
“Peki benimkiler de o kadar mı güzel..? Ne anlatabilirsin onlarla ilgili?” deyince yüzüne baktım, ifadesiz yüz gitmiş ama gülen bir hali de yoktu.
Anlamaya çalıştığı belli oluyordu. Altında bağdaş kurduğu sağ ayağını çıkartıp bu kez uzatıp, otururken kıvrılmış dizimin üstüne koyup beklemeye başladı. Yine heyecanlanmıştım,
“Gerçekten çok güzel ve bakımlılar.. Her zaman da güzeller.. Seni her gördüğümde açık bir ayakkabı veya ince şeffaf çoraplı olmanı diliyorum” dedim itiraf edercesine.
“Ulan manyak…”diyerek bir ayağı altında diğer ayağı hala dizimdeyken doğrulup bana doğru dikildi.
“Zaten ilk şoku ayağımı taş gibi olmuş pipine yasladığında yaşadım.. Daha ne olduğunu anlayamamıştım ki dönüp çıkıp gittin.. Bir de geldin ki, neymiş, mesaj bırakmışmış.. Banyoda iki saat mesaj aradım saçma sapan bir yazı olur da annemin ya da çocukların eline geçmesin diye…” Durdu, bir yudum daha aldı,
“Sonra bikini dediğin aklıma geldi. Alıp baktım ki içinde krema gibi bir şey var.. Ne olduğunu anlamamla donup kalmam bir oldu. Şokla ağlamaya başladım. Sesim duyulmasın diye hemen duşa girdim ki ses gelmesin.. Alelacele bikinimi, senin spermlerini yıkarken bu sefer içim bir acaip oldu”
Son cümlesinden sonra bakışını kaçırarak sözünü kesti. Anlattıkları içime oturuyordu ama bir anda cümlenin gerisini getirmeyişi bu sefer beni çoşturdu ve nereden geldiğini bilemediğim bir cesaretle alaycı bir sesle “Eeee?” dememle hiddetle dönerek
“Orospu çoc… Sen beni düşünerek otuzbir çekmişsin.. Neremi, nasıl düşledin diye düşündüm. Hem utandım hem de.. Ne bileyim işte.. Merak ettim”
“Her yerini.. Göğüslerini… Bacaklarını… Kalçalarını… Karnını… Hele ayaklarını…” dedim kısık sesle… Tane tane…
“Yuh sapık… Ben anneyim be… Genç kız değilim ki… İki tane çocuk doğurdum ben… Hem de akrabayız… Neremi beğendin o kadar sapık?” dedi yarı kızgın o kendine has güzel gülümsemesiyle. Bu arada dizimdeki ayağıyla sertçe dürtüyordu. Sonra bir anda
“Şimdi de tahrik oluyor musun? Kalkıyor mu yine pipin? Yoksa biraz önce boşaldın, bitti, rahatladın mı benim evdeki öküz gibi?” diyerek daha sertçe bastırmaya başladı.
Gerçekten tahrik olmaya başlamış, her sertçe bacağımı ittiğinde hareketlenen penisim, bacaklarımın arasında sıkışıp sıkışıp uyanmaya başlamıştı.
“Evet” dedim. “Tahrik oluyorum.. Seni seyretmek hoşuma gidiyor. Beğeniyorum ulan işte seni… Hayranım sana… Ayaklarına… Bacaklarına… Güzelliğine… Daha ötesi var mı?”
“Seyretmek mi? Sadece seyretmek yetiyor mu bari?” dedi gülerek.
“Hayır yetmiyor.. Sadece daha da azdırıyor beni…” diyerek yine hızlı bir hamleyle ayağını yakaladım. Bu sefer birkaç kez çekip kurtarmaya çalıştıysa da öyle kuvvetli tutumuştum ki… Sonunda vazgeçip
“Manyak.. Sıkma… Morartacaksın ayağımı… Bırak lütfen…” dedi.
“Hayır bırakmayacağım.. İzin ver ayaklarının hak ettiği ilgiyi göstereyim onlara… Beğenmezsen, istersen sapık var diye bağırırsın…” dedim.
“Sapık var zaten.. Bikini sapığı.. Ayak sapığı.. Başka ne sapığı?”
“Röntgen sapığı… Bir ara bana gel de, evdeki bilgisayarda senden habersiz çektiğim kendi resimlerini göstereyim sana… Koca bir dosya var senin resimlerinle dolu…”
Bunu söylerken kımıldamasına fırsat vermeden iki elimle kavradığım ayağına baş parmaklarımla tabanından itibaren masaja başladım. Önce parmaklarının dibini, yavaşça ortasına doğru hafif hafif baskılarla geziniyor, her noktasına ayrı ayrı baskılar yaparak hangisinin daha çok hoşuna gittiğini yüzünden ve bacağındaki kasların gerilmesinden anlamaya çalışıyordum.
Şezlongu oturduğum yerden bir kalça hareketi ile tam karşısına gelecek şekilde çevirip altında bir seviyede olduğumdan daha rahat bir şekilde masaj yapmaya başlamıştım.
“Nasıl resimler? Sakın internetlerde görmeyeyim onları, yoksa gebertirim seni…”
“Hayır canım, merak etme… Sen benim en değerli varlığımsın. Kimselerle paylaşmam seni… Onlar benim masturbasyon hayallerimin kaynağı…”
Bir elimi arada bir bileklerinden çekip daha yukarılara baldırına doğru arkadan kaydırıyor, pürüzsüz teninin tadını çıkartıyordum. Hafif hafif gevşemeye başlamış, rahatlayarak vücudundaki gerginlik kaybolmaya yüz tutmuştu. Yumuşadığı belli oldukça biraz daha cüretkar şekilde bacağını iki elimle ovmak için bacaklarımın arasına şezlonga yaslayıp dizine kadar çıkardığım ellerimi hafif sıkışlarla bileğine kadar indiriyordum.
Ses kesilmiş, dikkatle beni seyrediyor ve gittikçe gevşiyordu. Usulca tuttuğum ayağını bu sefer yukarıya doğru kaldırıp eğildim ve önce parmaklarını yavaşça öptüm. Bir an huylanıp kaçırmaya çalışsa da bırakmayarak bunu tekrarladım. Huylanma ile gıdıklanma arası yaşadığı bu şehvet dalgası nedeniyle yüzüne bir gülümseme yayıldı ve dudaklarının arasından
“Sen sapıksın gerçekten.. Çok güzel bir şey bu…” diyebildi.
“Dur, daha yeni başladık. Hemen bitme sakın…” dedim sakince ve fısıldar gibi…
Bu sefer ayağını daha iştahla ve daha sertçe kavrıyor, diplerine bastırdıkça açılan parmaklarını daha iştahla öpüyordum. Ojeli ayaklarına baktıkça ve öptükçe gerçekten iyice azıyordum.
Altına kıvırdığı diğer ayağını çıkarması için işaret ettim. Altta ezilmiş ve kızarıp üstünde izler çıkmıştı.
“Şu garibanın haline bak.. Onu hemen öpe öpe iyileştireyim” dedim. Tipik kadın tepkisiyle şımarıkça bir sesle
“Ne o, şişman mıyım yani? Ezmişim bacaklarımı koca kıçımla, öyle mi?”
“Hayır” dedim.. “Sadece yıllarca hak ettiğini almamış. Şimdi hakkını vereceğim ona…” Sağ ayağını yine bacaklarımın arasına indirip bu sefer sol ayağını avuçlarımın içinde masaja ve öpücüğe boğmaya başladım.
Bu arada penisim iyice sertleşmiş, sıkıştığı yerde ızdırap vermeye başlamıştı. Kendimi geriye doğrultup tek elimde ayağı olduğu halde diğer elimle şortumun içinden penisimi dik hale getirmiştim. Elim ilk seferinde girmeyince düğmesini açıp fermuarımı da indirdiğimden içimdeki külodun lastiğinden başının ucu dışarıya çıkmıştı.
İpnotize olmuş şekilde yaptıklarımı seyrediyordu. Ayağına gösterdiğim bu ilgiden zaten içi geçmiş vaziyetteydi. Benim penisimi düzeltmem ve ucunun gözükmesi onu iyice etkilemeye başlıyordu. Sağ ayağını bacaklarımın arasında dayandığı yerden kaldırıp kasıklarımın üzerine bıraktım.
Donup kalmış, sanki penisimin ezilmesinden korkarcasına ayağını hareket ettirmeden tutar olmuştu. Penisim kasılıp kasılıp duruyordu, daha çok görmesi ve daha yakından hissetmesi için külodumu şortumun içinde aşağıya itip bel lastiğinden testislerimin altına taktım.
Artık oturduğu yerden tişörtümün üstüne çıkan penisimi tamamen görüyordu. Yine ayağını alıp tam tabanına gelecek şekilde penisime yasladım. Artık diğer elimdeki ayağını öpmeyi bırakıp parmaklarını emmeye ve yalayıp yüzüme bastırarak ezmeye başlamıştım.
Kasılıp duran penisim ayağının altında onun da karşılık vermesi ile çoşarken, ben de gittikçe artan bir hırs ve açlıkla, yıllarca seyredip hayalimde yaşattığım o güzelim ayaklara doymaya çalışıyordum. Hızım da, heyecanım da, hırsım da artmıştı ve Gül de benim bu vaziyetimi görerek azıyor, çoştukça çoşuyordu.
Öpüp yalanmaktan pırılpırıl parlar hale gelmiş ayağını da diğerinin yanına, kasıklarıma, biri penisimin bir yanında, diğeri diğer yanında olacak şekilde aşağıya indirdim. Bacakları iki yana iyice açılmış iki tabanı arasında da iyice sertleşip dikilmiş penisimi sıkıştırmıştım.
Ellerimle bacaklarının iç taraflarından baldırlarına doğru okşaya okşaya yukarıya aşağıya gezdirip ovalıyordum. Şortunun önü kasıklarında iyice gerilmiş, üçgeni olabildiğince dışarıya doğru şişmişti. Elimi üstüne koyduğumda ilk hareket olarak nefesiyle bir uhh çekse de hemen ellerime engel olacak şekilde beni durdurup, şehvetten ve heyecandan kısılmış bir sesle
“Dur bir dakika.. Napıyoruz biz? Ya yakalanırsak?” diye sorguladı.
Azgınlıktan gözüm dönmüş, artık tavan yapmıştım. Bu anın bitmesini hiç mi hiç istemiyordum. Fakat kendimizden geçmiştik ve istemediği bir şeye zorlamaktan ziyade, birine yakalanmak korkusu ile ben de durdum.
Geri çekildiğimde rahatlamış ama tatminsiz de kalmıştı. İyice azmış ama yarım kalmış hissediyordu, bu da suratından belli oluyordu.
“Sen kalk, bir çocuklara bak gel, annene de bak, uyumuş mu?” dedim.
Tek tek elime usulca aldığım ayaklarına birer öpücük kondurarak parmak arası terliklerini giydirdim. İstemeyerek yerinde kalkarken bacaklarının titremesini görüyordum. Dengesini sağlamaya çalışırken poposuna tam denk gelen okkalı bir şaplak indirdim. Gülerek hızlı ve sessiz adımlarla koridordan dönüp merdivenlerden yukarı çıkıp gözden kayboldu.
Oturduğum yerde toplanıp birkaç saniye bundan sonra ne olacak diye düşünürken gittiği yere kadar deyip ayağa kalktım. Hala taş gibi olan penisimi zorla külodumun ve şotumun içine hapsedip su almak için mutfağa yöneldim.
Yukarıdan konuşma sesleri geliyordu. Annesine bir şeyler söyledi ve çocukların odasına gittiğini duydum. Mutfakta ışık yakmadan en büyük bardağa dolaptan buz ve su doldurup tekrar balkona döndüm. Kulak kabarttığımda yukarıda derin bir sessizlik hakimdi ve Gül gelmiyordu.
İçim bir garip oldu. Belki de böylesi daha hayırlı diye düşündüm. Belli ki pişman olmuş aşağıya inmemeye karar vermişti. Yarım kalan rakımı içip sonra yatarım diye içimden geçirirken bir hayalet gibi bir anda beliren Gül’ü görünce irkildim. Düşüncelere daldığımdan gelişini görmemiştim. O da herhalde iyice sessiz bir şekilde gelmişti.
Yüzü biraz durgun gibiydi yavaşça gelip salıncakta yanıma ilişip kolumun altına sokuldu ve bir anda sanki titriyormuş gibi bir sallantı oldu.
Dönüp yüzünü kaldırmaya çalışıyordum ama o yüzünü saklıyordu. Elim gözünden süzülen birkaç damla yaşla ıslanmıştı. Neden sonra yüzünü bana çevirmeye razı olduğunda gözlerinde gerçekten yaş olduğunu gördüm.
“Pişman oldun değil mi Gül? Özür dilerim. Bunu sana yapmamalıydım.” dedim yumuşakça.
“Hayır.. Suç senin değil. Sadece… Az önce gerçekten çok arzuladım. Yukarıda çocukları görünce bir acaip oldum” dedi.
Gerçekten bu sefer pişman olmuştum.
“Hadi yatalım Gül, boş ver” dedim.
“Hayır seni istiyorum” deyip bir anda dudağıma yapıştı. Öyle arzuyla ve şevkle emiyordu ki morartacak diye korkarak zorla dudaklarından kurtuldum.
“Napıyorsun Gül? Lütfen dur.. Bu acaip bir yere gidiyor.” deyince
“İstediği yere gitsin. Umurumda bile değil. Beni sen azdırdın.. Şimdi de sen doyuracaksın.. Becer beni.. Sik beni.. Ne istiyorsan onu yap… Ama ne olur beni böyle bırakma…” deyip yine boynuma sarıldı.
Kontrolü elime alıp dudaklarından kurtulup bu sefer ben onun boynuna, saç diplerine yumuldum. Nefesimle irkilip daha da tahrik olduğunu biliyordum ve sağ elim kısa geceliğinin üstünden göğüsüne yapışıverdi.
Yatmak için hazırlandığından sütyenini çıkarıp açık yakalı yumuşacık bir gecelik giymişti. Göğsünü kavrıyordum ama bu bana yetmiyordu. Elimi eteğinin altından sokup esneterek sıcacık göğüs altlarına ulaştım. Alttan kavradığım göğsünü kibarca ama artan şiddetle sıkıyor, bir parmağımı da zaman zaman göğüs ucunun üstünde gezdiriyordum.
O güzel dudakları bana ayak uydurmaya çalışıyor, bütün şehveti ve hırsıyla dudaklarımızı koparacak gibi birbirimizi emiyorduk. Ellerim göğüslerinde hoyratlaşırken bir anda
“Dur yırtacaksın…” deyip ellerimi itekleyerek kurtuldu. Elbisesini düzeltip saçlarını yukarıya kaldırdı. Boynunun arkasındaki iki düğmeyi açmam için oturduğu yerde yan döndü. Söylemesine gerek yoktu ve milisaniye içinde ikisini de açmış ve omuzlarından aşağıya kayışına rehberlik etmiştim bile…
Geceliğin içinde hapsolan göğüsleri zıplarcasına ortaya çıkmıştı. O anda tüm dünyanın duyabileceği bir şevk ve zevk çığlığı atabilirdim. Açığa çıkan göğüslerini kavramak için hamle yaptığımda kollarını göğüslerini kapatırcasına kendine sardı.
Tecavüz değil keyfini çıkarmak istiyor, gönlünün duygularının, yıllarca unuttuğu kadınlığının okşanmasını ve öyle açılıp kendini sunmayı bekliyordu.
Beklediğini yapıp bir centilmen olmak için biraz sakinleyip keyfini çıkartması ve zirveye yavaşça çıkmasını sağlamak için kendime hakim olmaya başladım.
Ellerimi omuz başlarını kibarca kavrayacak şekilde konumlandırıp boynuna dudaklarımı yaslayıp ufak öpücükler ve sıcak nefeslerle doldurmaya başladım. Bazen uzunca saçları engel oluyor, o zaman bir elimle saçlarını diğer taraftaki omzundan göğüslerine doğru akması için kılavuzluk yapıyor, göğüslerine değsem bile bunu kibarca yapıyordum.
Sırtında aşağılara doğru inmeye çalıştıkça huylanıyordu. Ve tüm duyguları iyice uyandığından sırtı dikleşip yay gibi oluyor, ellerimle kollarını dış taraftan kavrayarak hem sıkıp hem de okşayarak coşkumuzun artmasına yardımcı oluyordu. Sessiz bir hırıltı ve çoşkun bir şevkle dolduğu gittikçe belli oluyordu.
Gerçekten artık iyice azmıştı ve bu gevşeyip gittikçe sunmaya başladığı göğüslerinden belli oluyordu. Göğsünde sıktığı kolları artık bacak arasına kadar kaymış, doğal olarak göğüslerini de iki yandan ortaya doğru sıkıştırıp öne doğru fırlamalarını sağlamıştı. Kollarının açıldığını hissettiğimde sağ omzunun üstüne çıkan dudaklarım aşağıdaki muhteşem manzarayı görmemle heyecanımın bin kat artmasına sebep olmuştu.
Kollarından içeriye doğru yönelen ellerim, kibarca iki göğsünün de uçlarına da temas edecek şekilde alttan kavramaya başlamıştı. Heyecandan biraz terlemiş vücudu, ellerimin özellikle göğüslerinin altından kavramasına, kayarcasına o iki güzelim yuvarlağı taşsa da, avuçlarımın içine oturmasına yardımcı olmuştu. Alttan yavaş yavaş sıkarak masaj yapıyor, aynen sütün gelmesi için yapılan masaj gibi kibarca davranıyordum.
Çok azmış, hatta taş gibi olmuştum ama bu gecenin sert bir sikiş değil, öncelikle uzun zamandır hem ruhen hem de fiziken doyumsuz kalmış bir kadının sevişme ve tatmin gecesi olması için kendime hakim olmalıydım. Onun müsaade ettiği ve açıldığı zamanlarda okşayacak, hatta içini sonuna kadar dolduracaktım.
“Göğüslerim güzel mi?” diye kısık bir sesle sordu. Onay, şefkat, ilgi ve yalan da olsa bir sürü renkli kompliman bekliyordu. Halbuki hiç gereği yoktu ve ben de kulağına iyice yaklaşarak nefesimi de hissedeceği şekilde, ama kısık bir sesle,
“O kadar güzeller ki.. Avuçlarımın içinde iki adet ateş tutuyorum sanki.. Onları azıcık açılan göğüs dekoltenden bile görmek o kadar çıldırtıyordu ki beni… Şimdi burada yakından görmek, seyretmek… Bunlar avucumun içindeyken bana hissettirdiklerini tarif edemem. Bunu sen hissedemezsin. Çünkü tüm gün seninle beraberler ve sırf bu yüzden bile seni kıskanabilirim” dedim.
Bunu dinlerken gözlerinin kapandığını ve başının geriye doğru gitmesiyle hayalinde yaşattığını hissediyordum. Çok kısa bir sessizlikten sonra
“Bir de onları dudaklarımın arasında ve uçlarını emerken neler hissedeceğimi ve sana nasıl zevk vereceğini artık düşünemiyorum bile..”
Bu son tarif içindeki son kalan kısmı da ateşlemiş ve arzuyla büzdüğü dudaklarından bir nefeste çıkan bir sesle,
“O zaman ne duruyorsun? Alsana onları.. Em artık…”
Yan oturduğu koltuktan sırtını yaslamasına yardımcı olup hala sağ elimde olan göğsüne eğildim. Çok yavaş hareket ediyor, seyrederek yaşayacağı hazzın birbirini tamamlaması ve daha da sabırsızlanması için ağırdan alıyordum. Nefes alış verişi bir anda durmuş ve göğsünün biraz önce ayaklarına ve boynuna masaj yapar gibi öpüp emen dudaklarımla kavuşmasını bekliyordu.
Kavuşma direkt olarak orta boy, koyuca hareli ve ucu sertleşmiş meme ucunun dudaklarımın arasına gelmesi ile gerçekleşmişti. Aralanmış dudaklarımın arasında hafifçe emdim. Sonra da dilimle meme ucunu yeniden buluşurdum. Bu kez daha ıslak ve daha sertçe daha istekle ve daha açlıkla…
Aldığı zevkle inleyerek bir nefes koyuverdi. Sabırsızlıkla devam etmemi bekler hale gelmişti. Altından kavradığım elimle biraz daha dikleştirip bu sefer komple ucunu dudaklarımın içine emerek daha ıslak bir şekilde vantuzlamaya başladım.. Bunu devamlı miktarını ve şiddetini arttırarak yeniliyor, her seferinde daha da emip, ucunu dilimle damağım arasında kibarca ezip emiyordum.
“Ooff.. Çıldırtacaksın beni” diyebildi kısıkça.. Bunu bile sesini kontrol edemeyeceği korkusu ile birkaç seferde söyleyebilmişti. Sağ elini boynuma koymuş kontrolsüzce bastırıyor, parmaklarını kısa saçlarımın arasında gezdirip beni okşuyordu.
“Bunları süt doluyken yapabilmeyi o kadar çok isterdim ki..” deyip yeniden önce sağ sonrada dışından kavrayıp bana doğru yönlendirdiğim sol göğüs ucuna yapıştım. Artık daha sertçe ve şevkle emip yalıyordum. Yalamaya doyamıyor, bir ona bir ona, sanki birbirlerini kıskanmalarına fırsat vermemek için çabalar gibi yetişmeye çalışıyordum.
Bütün yüzüm kendi tükürüğümle ıslanmış, artık aralarında kayarken bile onları ezip masaj yapar hale gelmişti. O başımı iki eliyle kavramış artık yukarıya tekrar dudaklarına çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda buna izin vererek yukarıya dudaklarına çıkıp bana yumulmasına izin verdim.
Çılgınca dudaklarımı emiyor, yalıyor dilini içine sokuyordu. Ben de uzattığı dilini hafifçe emerek ona yardımcı oluyor, yavaşlamasını fırsat bilip bu sefer de ben onunkileri emip yalıyor ve dilimi içine sokuyordum. Nefeslenmek için ayrıldığımızda yüzüne bakıp
“Senin nereni daha çok seviyorum bilemiyorum ama dudaklarımı ve dilimi her yerine değdirip yalamak ve lezzetini tatmak istiyorum” deyip tekrar göğüslerinin arasına daldım.
Bu sefer önünde diz çökerek bacaklarının arasına girmiştim. İki elimle kenarlarından kavradığım göğüslerini ortada sıkıştırıp birer birer uçlarını yalayıp emiyor, sonra iyice birbirlerine sıkıştırıp iki ucunu da aynı anda yalamaya çalışıyordum.
Sonunda iki göğsünü de sıkıştırmayı bırakıp arasını öperek aşağılara inmeye başladım. Göbek deliğine yaklaştığımda bir anda huylanıp öyle bir kasıldı ki, hem elleriyle başımı kavrayıp karnından uzaklaştırmak için iterek yukarıya çekiyor, hem de bacaklarıyla omuzlarımdan kontrolsüzce sıkıştırıyordu.
Yüzümü yan çevirip göğüslerinin arasına yaslayıp biraz dinlenirken, onun da sakinleşmesini bekledim. Bacakları gevşeyince yeniden öpücüklerle ama bu sefer huylandırmamak için daha sertçe bastırarak aşağılara inmeye başladım.
Kasılsa da artık daha az tepki veriyor ve bu adımın da keyfini çıkartmaya çalışıyordu. Oturduğundan katlanıp kat yapmış göbeği, doğumların verdiği şişlik ve fazlalıklar dudaklarımın altında eziliyor, külot lastiğiyle göbek deliği arasını şenlendiriyordu. Elleri artık başımın iki yanında kulaklarımdan kavramış şekilde benim yolculuğuma bazen izin verip bazen de engel olurcasına yön verip durumunu kontrol ediyordu.
Dudaklarım ve dilim zaman zaman küloduna kadar geliyor ama onun zorlaması ile yine yukarıya yöneliyordu. Hiçbir Victoria Screet koleksiyonu şu anda benim önümdeki pamuklu uçuk pembe külot kadar seksi ve güzel değildi.
Başımı ellerinden kurtarıp ayrılmış bacaklarından geri çekildim. Sol ayağını yeniden ayak bileğinden tutup yukarıya kaldırdım ve direkt olarak parmak uçlarını yüzüme, dudaklarımın arasına getirip öpüp emmeye başladım.
Hem bunu yapıyor hem de göğüslerini ve daha yukarıda beni ve yaptıklarımı ilgi ve şehvetle seyreden gözlerini görüyordum. Gözleri kısılıyor, bazen zevkle kapanıp, sonra da bir saniyesini bile kaçırmamak ister gibi yine bana, dudaklarıma ve emdiğim o güzel parmaklarına odaklanıyordu.
Başka bir dünyada gibiydik ki değildik ve bir anda koridorun ışığının yanması ile panikle yerimizden sıçramamız bir oldu. Annesi aşağıya inmişti ve balkona doğru yarı uyuklar şekilde sallana sallana geliyordu.
Hemen salıncağın altından duvarın kenarına doğru yuvarlanıp boylamasına salıncağın gölgesine saklandım.
“Çabuk yat ve uyuyormuş gibi yap…” diyebildim kısık bir sesle… Yan yatıp göğüslerini anca kapatmıştı ki annesi kapıda belirdi. Net göremeyen gözlerle
“Gül?” diye seslendi. Gördüğü karanlığın kim olduğunu net seçemiyordu.
“Evet anne, benim” dedi titreyen sesiyle. “Ne oldu?”
“Kızım baktım yoksun merak ettim… Burada m uyuya kaldın? Hadi kalk yerine yat, üşürsün.” dedi.
“Annecim, çok özlemişim.. Biraz daha burada yatayım, sonra gelirim” diye cevap verdi. “Sen yat. Merak etme, iyiyim ben…”
“Kızım üstüne bir şey ört. Üşürsün hasta olma sonra.. Dur şu pikeyi al bari üstüne…” deyip kenardaki örtüyü getirip üstüne örttü. Başına bir öpücük kondurup arkasını döndü, çıkarken bir anda dönüp beni kastederek
“Odası rahattır değil mi? Uyudu herhalde” dedi.
“Evet anne, baya oldu yatalı.. Yorgunlukla rakı uyuttu onu da, sen merak etme” deyip geçiştirdi.
Işığı söndürüp merdivenlerden yukarı çıkışını gördükten sonra saklandığım yerden çıktım. İkimiz de derin bir oh çekmiştik. Ayağa kalkmadan yine yerde oturuyordum, Gül salıncakta oturur pozisyona gelince gülerek bana baktı ve
“Uuff baya yakalanıyorduk.. Kalbimin sesini duyacak sandım” dedi.
“Sen ne diyorsun? Ben arkada eridim adeta… Az daha rezil oluyorduk.” dedim. “Şehvet falan kalmadı. Resmen çüküm içine kaçtı” dedim. Gülerek
“Aaaa olmaz ama… Daha yeni başlamıştık” dedi şımarıkça.
“O zaman nerede kalmıştık?” diyerek yine bacaklarının arasına girdim. Tam iki bacağını ayırırken
“Böyle rahat değilim, iki büklüm oldum… Senin de dizlerin acıyacak.” deyip ayağa kalktı ve salıncağın minderini hemen önünde usulca yere indirdi. Muzipçe bir gülümsemeyle
“Dişi kuş yuvayı yapar” dedi. Sanki onsekizlik kız gibi konuşuyordu. Öyle de hissettiği belliydi ve minderin üstüne sırtüstü yattı.
“Ve erkek kuş da onu yalar” deyip bacaklarının arasına gelecek şekilde ben de yüzüstü yattım. Karnına doğru çekip kıvırdığı bacaklarıyla kasıkları ve vajinasını örten külodu tamamen gözümün önündeydi artık.
İleri doğru bir hamle ile kibarca bacaklarının içlerini kasıklarına doğru öpüyor hafif hafif emiyordum. Arada bir de içinden sızanlarla ıslanmış külodunun üstünden dudaklarımı yaslayıp hem kokluyor hem de öpüyordum. Artık yıllardır öpülüp yalanmamış kasıkları buna da alışmış, bacakları yapacaklarıma izin verir şekilde daha da açılmıştı.
Kalçalarının iki yanındaki lastiklere taktığım parmaklarımla yavaşça külodunu çekmeye başladım. Utangaçlıkla tereddüt ediyor, bazen kalçalarını bastırıp belinden lastiğinin inmesine, sonrasında da dışarıya doğru açtığı bacakları ile külodunu çıkarmama engel oluyordu.
Başımı biraz kaldırıp yüzüne baktım. Boynunu bükerek olabildiğince başını kaldırmış yaptıklarımı seyrediyordu. Kibarca ve sakince
“Merak etme.. İstemiyorsan daha ileriye gitmeyelim” dedim.
“Hayır… Çok istiyorum… Sadece biraz.. Utanıyorum… Bir de acımasından…” deyince yerimde doğrulup salıncaktan aldığım yastığı boynunun arkasına destek yapıp rahatlamasını sağladım ve
“Gül, hayatım.. Bırak sana bu zevki yaşatayım.. Seyret ve zevkini çıkar…” deyip yeniden tuttuğum külodunu yukarıya doğru kaldırmaya başlayıp otomatik olarak dikilen ayaklarından kayışını seyretmeye başladı.
Artık bir elimle bacaklarını dik tutuyor diğeriyle dizini de geçmiş olan külodunu yukarıya doğru çekiyordum. Önce biri sonra diğer ayağından kurtulan külodunu usulca yandan yere doğru bıraktığımda artık önümde öperek ve yalayarak kat edilecek iki bacak vardı.
Sol bacağını sağ omzuma alıp kolumla kavrayıp sağ ayağının tabanından öpmeye başladım. Kıvırılan bacağından gözüm tüysüz vajinasına takılıyor ama ulaşmak için acele etmiyordum. Bileğini ve diz kapağına kadar inen dudaklarımla eğilip kalkıyor, aynılarını da sol bacağına yapmaya başlıyordum. Artık ikisini de baldırlarının içlerine kadar yalayarak geldikten sonra yine kasıklarının önünde yerimi aldım.
Bu sefer iki bacağı da iyice açılmış ve kadınlığının en mahrem en kutsal yerini tüm güzelliğiyle gözlerime sunmaya başlamıştı. Yüzüne baktığımda gözlerini utanarak kaçırmış, bacaklarını açarak kendini, cinselliğini bu kadar ortaya sunmasından hem zevk almış hem de utanmıştı. Bu anın hemen geçmesi için sabırsızlanıyordu ve bana bakmadan
“Hadi.. Utandırıyorsun beni…” dedi.
“O kadar güzel ki… Seyretmesi bile yeter…” diyerek gerçekten davetkar duran hafif aralanmış dış dudaklarının içinden pembe pembe göz kırpan iç dudaklarını ve klitorisinin ucunu görebiliyordum. Epilasyonlu olduğu belli olan bir pürüzsüzlükle gerçekten başka bir tarifi olamayacak harikulade bir yasak meyveydi.
Dudaklarımı direkt olarak klitorisinin ucunun gözüktüğü üst kısmını komple arasına alacak şekilde yapıştırdım. Nefes alışverişi bazen duruyor bazen sıklaşıyordu. Biraz dudaklarımın arasında tutup dilimi de ağzımı ayırmadan iki dudağının arasına sokmaya başladım. Yukarıya doğru kıvırdığım ucu klitorisine baskı yapıp yukarıya doğru sıkıştırıp sonra biraz daha derine girmeye çalışıp tekrar aynı hareketi yapıyordu.
Artık nefesi değil inlemesi geliyordu kulağıma, üst taraftan ayrılıp bu sefer iki elimle yavaşça ayırdığım arasına soktum dilimi… Olabildiğince uzatıyor, benim dudaklarım onun iç dudaklarını ayırarak içine giriyor, dilimse yine ulaşabildiği en derin noktadan kıvrılarak yukarıya dışarıya doğru geliyordu.
Kasılmaları artıyor ve gelmek üzere olduğu hissediliyordu. Alttan kalçalarını da ayırır şekilde tuttuğum ellerimle vajinasını olabildiğince ayırmış, sırasız ve değişken bir şekilde dış dudaklarının içini yalayıp, iç dudaklarını dilimle üst dudağım arasında ezerek, zaman zaman da yüzümü olabildiğince bastırarak klitorisine kadar çıkıyordum. Kasılmaları son raddeye geldiğinde bir anda ılık pınarlar gibi akıntı yüzüme doğru gelmeye ve dilimin üstünden dudaklarımın arasından ağzıma dolmaya başladı.
Kasılmaları ve kalçasının kontrolsüzce sallanması ve bacaklarının arasında sıkışan başımla uzun zamandır yaşayamadığı ilk orgazmını kontrolsüzce, sarsılarak yaşıyordu.
Son birkaç istemsiz kasılmasını hareketsizce bekleyip yavaşlar yavaşlamaz daha bir iştah ve şevkle, daha bir şehvetle, sertçe dilimle becermeye başladım. Artık bir parmağım da ufak ufak yardımcı oluyor, ıslanmış delikten içeriye her seferinde daha derine girecek şekilde yol alıyordu. Yeni boşalmış olmasına rağmen hemen yine zevklenmeye başladığı belliydi.
Zevk sularıyla ıslanmış yüzümü gömüldüğü kasıklardan çıkartıp göğüslerine doğrulduğumda hala sağ elimin orta parmağı içinde ve neredeyse dibine kadar girmiş şekilde kıvrılmış ucuyla var olup olmadığı tartışılır G noktasını ararcasına vajinasının ön duvarındaki her noktaya baskı uyguluyordu.
İnlemeyle biten nefes alışları iyice artmıştı. Sadece ohh ve ıhh sesi çıkartabiliyordu. Göğsünü emmek için iyice üstüne abandığımdan bir eli ancak sırtıma diğeri de ancak karnımla kasığım arasına ulaşabiliyordu.
Ellerinin arayışını bitirmek için göğüsünden ayrılıp yüzüne doğru üstünde yükseldiğimde şortumun içinde taş gibi olmuş, saatlerdir çıkıp coşmayı bekleyen penisimi kavradı. Acemice ve kontrolsüz bir şehvetle şortumun üstünden iyice kavrayarak sıkıp duruyordu. Hırıltılı bir sesle
“Çıkart onu.. İstiyorum… Ben de onu yalamak istiyorum” dedi.
Parmağımı vajinasının içinden çıkartıp dizlerimin üstünde dikilince o da yattığı yerden kalkıp şortumu aşağıya doğru çekmeye başladı. Sertleşip kalkmış penisim takıldığından inemiyor, o da zorlayıp duruyordu. Bu bana acı verse de hırsımı ve azgınlığımı daha da arttırıyordu. Sonunda benim de ufak bir düzeltmemle, kazık gibi olmuş penisim açığa çıktı ve şehvetle yutmak istercesine dudaklarının içine ağzına alıverdi.
Gerçekten arzuyla ve şevkle emiyor, biraz da canımı acıtıyordu ama artık onu durdurmakta istemiyordum: Nefeslenmek için ayrıldığında
“Biraz daha sakin ol güzelim…” dedim gülerek. “Merak etme seni dibine kadar doyuracak… Ve o sadece senin bu gece…”
Hafifçe utanıp kızararak kendini yine sırtüstü attı. Kıvrık bacaklarını ayırarak tüm güzelliğini ortaya sererek
“Hadi sik beni.. Ne olur… Lütfenn…” dedi.
Bacaklarının arasına eğilip ağzımda biriken tüm tükürüğümü ona belli etmeden vajinasının dudaklarının üstüne bıraktım. Bacaklarının arasında yerimi alıp sol kolumla sağ koltuk altından yere yaslayarak tüm ağırlığımı verdim. Sağ elimle kavradığım penisimin başını vajinasının dudaklarına ve girerken kayıp canını acıtmasın diye üstüne bıraktığım tükürüğüme sürtttüm. Bu hareketim onu daha da ateşlendirmişti. Yavaşça aletimin başını dudaklarının arasından içeriye itiverdim.
İstemsiz bir şekilde heyecan ve korku ile öyle kasılıp duruyordu ki daha başını bile sokamadan ıslanmış kadınlık organı kasılıyor, kapanıp duruyordu. Biraz daha alışması için yavaş yavaş sürterken bir anda sadece başı girecek şekilde sokuverdim.
Bir anda sesi ve nefesi değişti. Ona sanki tüm içini doldurmuşum gibi geldiğine emindim. Biraz bekleyip kasılmaları azalırken ve her kasılma arasında biraz daha, biraz daha penisimi içeriye zorlarken neredeyse yarısına kadar girmiştim.
Yıllardır ayak parmaklarından başlayıp ayaklarını, göğüs dekoltesini, hatta koltuk altından bazen gözüken göğüs beyazlığından tahrik olup masturbasyon yaptığım, tatillerde ve normal zamanlarda çektiğim resimlerle koleksiyonumda olan ulaşılmaz Gül, bu gece altımda ve her yerini bana sunmak için sabırsızlanan bir kadındı. Hatta penisim vajinasının yarısına kadar girmiş birazdan onu inlete inlete zevkin doruklarına çıkartıp, yalanırken bile boşalan bu kadını çılgınlar gibi orgazm etmeye hazırlanıyordum.
İçinde dünyalar vardı, eminim. Ama bu yetmeyecekti ve dahası da vardı. Biraz geri çekilerek başını içinden çıkartmadan yine yarısına kadar yavaşça sokuyor, çok yavaş bir tempoda sikiyordum. Artık alıştığına kanaat getirdiğim dört beş giriş çıkıştan sonra biraz daha içeriye girdim.
Daha derine girince biraz daha yukarıya doğru çıkıyor ve nefes alışverişi artıyordu. Dudaklarının arasından
“Oohh çok güzel… Harika bir şey… Durma ne olur…” diye mırıldanıyordu.
Üstüne komple uzanıp ağırlığımı dengeli bir şekilde üstüne verip biraz ezip aynı zamanda da belimi kasıklarına göre ayarlayıp kulağına eğilip
“Merak etme daha hepsi girmedi… Birazdan dibine kadar sokacağım ve seni inlete inlete sikeceğim… Bu gece esas şimdi başladı” dediğimde büyük bir zevkle ohhh çekti.
Daha sözüm biterken gerçekten penisimi kalçalarımı kaldırarak geri çekip bu sefer neredeyse dibine kadar sokmaya başladım. İçgüdüsel olarak yukarıya doğru kaçmasını koltuk altlarından geçirip omuzlarından kendime doğru çekerek sınırlandırıyordum.
Bir kaç saniye içinde tutup yeniden, yavaşça bir tempo ile başını çıkarmadan sikmeye başladım. Gerçekten yavaştan başlamış, her seferinde biraz daha hızlanarak sikiyordum. Artık orta bir tempodayken kollarımın üstünde dikilip her girişimde sallanan göğüslerini seyretmeye başladım. Benimle birlikte onlar da tempoya uymuş, yana doğru açılmış şekilde yüzüne doğru gidip gelerek dalgalanıyorlar ve bu da beni çıldırtıyordu. Seks esnasında seyretmesi en güzel şeydi.
Daha da dikilip dizlerimin üstüne kalktığımda bacaklarını da dizlerinin arkasından kollarıma takıp canını acıtmayacak şekilde dikip sikmeye devam ettim. Gelmek üzere olduğumu hissettiğimde içinde hareketsiz kalıp yine yakaladığım bir ayağına dikkatimi verdim. Vajinasındaki kasılmalarını penisimde hissettiğim halde ayağını yalayıp öpmeye başladım. O da kısılmış gözleriyle beni seyrediyor ve hala onun her parçasıyla böyle ilgilenmemden daha da memnun şekilde seyrin ve dudaklarımın keyfini çıkartıyordu.
Kastığım kasıklarım ve birleşik penis ve anüs kaslarından dolayı öğrendiğim teknikle boşalma hissim geçince yeniden bacaklarını indirip ağırlığımı kollarımın üzerindeyken kasıklarına vererek bu sefer daha hızlı ve sert sikmeye başladım. Artık her seferinde şap şap sesleri çıkıyor, duyulmaması için biraz kalçamı sağa sola oynatıyor, böylece penisim de içeride rahminin tüm duvarlarına ve dibine kadar hazzı hissetmesini sağlıyordu.
Nefes nefeseydim, durmadan kulağına fısıldıyordum,
“Daha… Biraz daha var… İşte… Şimdi dibine kadar gireceğim, sakın bağırma, çığlık atma…” dedim ve daha ona bir şey söyleme fırsatı dahi vermeden, hızla girdiğim halde sonuna doğru yavaşlayıp, yavaşça penisimin başı artık kadınlığının en dibini, kasıklarım vajinasının dudaklarını iyice ezdiği noktaya kadar sokup bastırmaya başladım.
Esasen daha önce girdiğim noktada dibine yaslandığını hissediyordum ama artık kanırtmak ve dibine kadar girmek istiyordum. Bu hamle gerçekten gözlerinin faltaşı gibi açılmasına sebep oldu ve neredeyse gerçekten çığlık atmasına ramak kala geri çekip biraz soluklanmasını bekledim.
Biraz rahatladığında yeniden orta bir hızda sikmeye devam ediyordum ama benim de kollarım yorulmaya başlamıştı. Gelmek üzere olduğu kasılmalarından belli oluyordu ve boşalmaya başlarken tekrar en dibine kadar birkaç kez bastırıp komple dışarıya çekip içinden çıktım. Bu hareketim öldürücü darbe olmuştu Gül için… Kasıla kasıla sırtüstü yattığı yerde titreyerek boşalıyordu.
İçinden çıkan penisimle vajinasından bir boşalma sesi gelmiş ve bacaklarını kapatıp bir anda top gibi olmuştu. Oturduğum yerden onu seyrediyordum, biraz şoku geçince dirsekleri üstünde kalkıp bana
“Neredeyse ağzımdan çıkacaktı… Ooff neydi o öyle? Hiç bitmeyecek sandım…” dedi. İsterik bir halde yarı gülüyor yarı baygın ve azgın gözlerle bakıyordu. Penisim hala dimdik ama kızarmış ve ıslaklıkla pırıl pırıl parlar bir halde yanında duruyordu. Bir anda
“Dur teşekkür edeyim şu yaramaza…” deyip eğilip ağzına aldı. Ucunu ve ancak yarısını ağzının içine alabiliyordu. Birazdan nefeslenmek için yeniden kendini sırtüstü mindere attığında,
“Bitti sanmıyorsun herhalde… Değil mi canım?” deyip onu sekste en sevdiğim pozisyona hazırlamaya başladım.
Acemice ne yapmasını istediğimi anlamaya çalışıyordu. Sonunda sol tarafına doğru yatırıp sol bacağını altımda, sağ bacağını da sağ elimle ayırır şekilde yatırıp tükürüklediğim penisimi sıvazlayarak içine bir hamlede soktum. Zaten spermlerim hala içinde olduğundan kayarca girip çıkıyordu.
Artık daha hızlıca ama kırmadan bir tempo tuturmuştum. Bazen dibine kadar giriyor bazen ucunu bile çıkartıp tekrar sokuyordum. Göğüslerinin sallanmasını seyredip avuçluyor, gittikçe azıyor, azdıkça daha hırsa ve şehvetle sikiyordum. O da gözlerini tamamen kapatmış, kontrolü bırakmış bir şekilde her noktasında hissedeceği bir şekilde sikiliyordu. Bu sefer kendimi tutmayacak ve boşalacaktım. Artık patlamak üzereydim ve nefes nefese bir şekilde zorla
“Nerene boşalayım? İçine mi? Yüzüne mi?”
“Hem içime istiyorum, hem de yüzüme…” dedi kesik kesik… Benden duyduğu sözler iyice azdırmıştı. Gittikçe artan bir sertlikle, dibine kadar bastırarak sikmeye devam ediyordum. Biraz daha uzatmak için elimden geleni yapıyor, Gül’ü daha da çok tahrik etmek için,
“Şimdi sikerken amının içine fışkıracağım… Sıcaklık hissedeceksin… Sonra da çıkartıp kalanını dudaklarına ve yüzüne fışkırtacağım” diye diye, tüm duygularını altüst eder şekilde tahrik eşiğini yükseltmek için çabalıyordum.
Gerçekten kasılmaya başladığımda dibine kadar bastırıp önce çok şiddetli olmak üzere iki kere fışkırdım. Gerisini yüzüne boşaltmak için penisimin dibinden sıkarak içinden çıkarttım. Telaşla Gül’ü sırtüstü döndürüp karnının üzerinden göğüslerinin arasına oturttuğum penisimi başıyla yüzüne boşaltıverdim. İki defa içinde fışkırttığım halde yaşadığım hazdan olsa gerek inanılmaz bir şiddetle ve aşırı miktarda boşalıyordum.
Sol elimle yukarıda tuttuğum başını bırakmamıştım. Tüm yüzü spermlerimle dolmuştu. Gözkapağı bile yapışmıştı. Ama o hayatında ilk defa bunu yaşadığı halde hiçbir iğrenme belirtisi göstermeden, olanların her saniyesini seyredip zevkini çıkarmaya çalışıyordu.
Yine gelmek üzereydi ve sadece sikilmekten ziyade biraz önce ahlaksızca söylediklerim ve içine boşalan penisimin verdiği zevk ve yüzüne gelen spermler onu daha da azdırıp yeniden zirveye taşıyordu. Aşağıdan vajinasına uzattığı elini vibratör gibi çalıştırarak klitorisine masaj yapıyordu.
Eğilip spermlerime bulanmış dudaklarına öpücük kondurup oradan yine yayılmış göğüslerine indim. Spermli dudaklarım uçlarında kayıyor ve doymamış bir açlıkla yeniden emiyordum. Yanına uzanıp hala bir göğsünü emerken diğer elim onun elinin yanına indirip onun da parmağını yönlendirerek ikimizin aynı anda içine girmesini sağladım. Dışarı çıkmaya başlayan spermlerim daha uyarıcı ve kayganlaştırıcı oluyordu.
Sonunda olduğum yerde doğrulup dönüp bu kez ters bir şekilde başımı bacaklarının arasına sokup yalamaya başladım. Yine inlemeye, karnı hızla inip kalkmaya başlamıştı. Dilimi sokmam ve parmağım yetmiyor daha çok emmek istiyordum. Hızlıca bacaklarının arasına girip yeniden emmeye başladım. Bir taraftan da penisimi yeniden sıvazlıyor, hala koruduğu sertliğini biraz daha arttırıyordum.
Tekrar girebileceğime kanaat getirince yeniden bacaklarını kollarıma alıp kendime çekip bu sefer tek hamlede içine giriverdim. Yeni boşalmışken yeniden sertleşip içine girmeme şaşırmış, ama buna memnun olmuş bir şekilde göğüslerini sıkıca tutup kendini tümüyle bana bıraktı.
Artık hiç aralık vermeden dibine kadar girip çıkıyordum. Gül bundan zevk alıyor ve çıldırıyordu. Göğüslerini sıkıp, kendini yalamak uzattığı dudak ve dil ucuna yetiştirmeye çalışıyor, kendi meme uçlarını emmesine yardım ediyordum. Yüzünde hala kalan spermlerimi alıp dudaklarına sürüyor, o da parmağımı deliler gibi emiyordu.
Yeniden kasılmaya başladığında ben de neredeyse boşalmak üzereydim ve bu sefer kasılmaları esnasında durmamış, sikmeye devam etmiştim. Titriyor, kasılıyor, sırtı bazen kambur, bazen yay gibi oluyor ama ben durmuyordum.
Altımda çırpınıyor, aşırı zevkten kaçınmaya çalışıyordu. Ama bacakları kollarımda, onun kollarını da bileklerinden tutup kendime çekerek son noktasına kadar sikiyordum.
Artık ben de tekrar gelmek üzereydim ve bu sefer çıkıp göğüslerinin arasında testislerimi oturtttum bir güzel… Yine başını arkadan destekleyerek ağzının içine sokup birkaç defa gidip geldim. Şişen başı bütün ağzını doldurmuşken fışkırarak boşaldım. Önce tereddüt etti. Ama sonra vakum gibi emerek tüm spermimi boşaltıp yuttu.
Son damlası ağzının içine aktığında zorla da olsa titreyerek üstünden kalkıp salıncağa oturdum. Hala deli gibi nefes alıyor, üst üste böyle boşalmama sebep olan bir seksin verdiği hazzı yaşıyordum.
Gül tamamen bitmiş ve teslim olmuş bir şekilde sırtüstü yatıyor, gözünü tavana dikmiş bir şekilde sessizce soluklanmaya çalışıyordu.
Bir süre ikimiz de konuşmadık. Sonrasını da düşünmedik. Sadece yaşadığımız inanılmaz seksi ve tatminin hazzın tadına varıyorduk. Sonunda ilk o konuştu;
“Eee..? Ben neyapacağım şimdi? Her yerim yapış yapış…”
Bunu söylerken oturur vaziyete gelmiş, bir eli vajinasından hala sızanları tutmaya çalışıyor, diğeri de göğüslerini alttan sıvazlıyordu. Oturduğum yerden kalkıp elimi uzattığımda tutundu ve çekerek ayağa kaldırdım.
“Uuff akıyor, akıyor…” diyerek panikle yetişebilmek için eğilip bacaklarına akan spermleri engel olmaya çalışıyordu. Kasıklarına doğru çıkan elini üstünden kavrayıp elini itip
“Bırak aksın… Hoşuna gitmiyor mu?” dedim ve yüzüme bakarken bir anda büyük bir şehvetle dudaklarına yapışıp öpmeye başladım. O seksin ve ve orgazmların üstüne bu şehvet gerçekten çok özeldi. Bir süre ayakta bu şekilde öpüşüp birbirine yapışmış vücutlarımızı ayırdığımızda ikimizi de bir gülme tutmuştu.
“Bu saatte banyo yapamam, ne yapayım?”
“Islak havlu ile silelim seni…”
Gül sperme bulanmış minderin arkasını çevirip sererken ben de şortumu giyip sessizce banyoya yöneldim. Işığı yakmadan girdim ve yüz havlusunu kısık suyla ıslatıp sıkıp yine balkona döndüm. Saçını başını düzeltiyor ama üstü hala çıplaktı ve açıkçası biraz daha zaman olsa yine yapardım.
“Sakın çığlık atma sıcak suyla ıslattım ama soğumuştur… Başka da yolu yok bu saatte canım…” diyerek üşüyüp irkilmesine fırsat vermeyecek şekilde şefkatle vücudunu silmeye başladım.
Donup kalmış beni izliyordu. Onca sevişme ve tatminden sonra dönüp gitmeyerek ona bebek gibi hizmet etmeme hem şaşırmış hem de duygulanmış şekilde seyrediyordu.
Her yerini silip temizledikten sonra giyinmesine yardım ederek beraberce koridorda merdivenlerin başına kadar geldik. Hala el eleyken dönüp dudaklarımdan kısa ama yumuşacık bir öpücük kondurup alelacele merdivenlerden çıktı. Çocukları kontrol ettiğini tahmin ediyordum ve tuvalete girip çıkmasını sessizce bekledim. Annesi sese uyanmış, konuşuyorlardı
“Uyuyakalmışım, şimdi çıktım… Hadi iyi geceler…” deyince ben de odama süzülüp kapıyı sessizce kapattım. Yatağa yattığımda çok yorgun ama çok zinde, aşırı tatmin olmuş ama hala yaşadıklarımın etkisiyle çok şehvetli ve belirsiz duygular içinde dönüp sızdım.
Sabah ufaklıklardan birinin beni dürtmesi ile uyandım. Belli ki annesi göndermişti.
“Abi uyan uyan…” diyordu. Ben gözlerimi açınca da yarım yamalak “Anneee, uyandı” gibisinden bir şeyler haykırarak odadan çıktı. Arkasından pırıl pırıl bir yüzle neşeli bir ses odaya girmeden kapıdan bana sesleniyordu. Sanki bütün gece benimle sevişmemiş, orgazmdan orgazma koşmamış gibi… Dinç, diri, canlı bir kadının sesiydi…
“Uykucuu… Kalk artık, sofra hazır seni bekliyoruz…”
Kalkıp hemen duşa girdim. Hızlı bir yıkanma ile temiz şort ve tshirt giyip balkona çıktım. Masaya çoktan oturmuş ev ahalisinde serin yaz sabahı mutluluğu vardı Ama Gül bir başka parlıyordu. Sanki bir gün önce bütün yol boyunca benimle sohbet eden o yorgun ve tükenmiş Gül gitmiş, yerine bir başka kadın gelmişti.
Gerçekten güzel, doyurucu, tatmin edici bir seks kadınları inanılmaz güzelleştiriyordu.
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32