Abazan Liseliye Kıyak (altın’cı Bölüm)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ahegao

Abazan Liseliye Kıyak (altın’cı Bölüm)
Gürkan ve ben Alman baba-oğulla

15 yaşındaki canım oğlan arkadaşım Gürkan ile tanışmamızı ve ilişkimizin çeşitli evrelerini ‘Abazan Liseliye Kıyak’ adlı hikayemden hatırlayacaksınız. Bu okuyacağınız hikayemiz onunla tanışmamızdan 6-7 ay sonra, bu yıl yaz aylarına yeni girdiğimiz dönemde gerçekleşti.

Gürkan ile arkadaşlığımız çok yakın. Birbirimize verdiğimiz güven ve mutlulukla ikimizin de hayatı tanıştığımızdan beri çok daha mutlu geçiyor. Annesiyle yaşayan arkadaşımın derslerinde de ciddi bir iyileşme oldu. O da benim gibi yüksek öğrenim görmek istiyor. Gürkan beni ‘parkta tanıştığım bir abi’ diye annesine anlatmış, ona söylediğim şeyleri, okula önem vermesi gerektiğini düşündüğümü filan anlatmış. Sonunda bizi tanıştırınca annesi benim onun üzerinde çok iyi bir etkim olduğunu, baba eksikliği çeken bir çocuk olduğu için benimle vakit geçirmesinden mutlu olduğunu söyledi. Mesleğim çok saygın bir iştir. Bütün bunlar biraraya gelince Gürkan’ın benim evimde geceyi geçirmesi de sorun olmamaya başladı.

Yazın başında, İzmir’in güneyinde karada duran tek direkli fiber yelkenli teknemi suya indirdik. Tatil de başlayınca canım oğlanım birçok gece bende kalıyor, akşamları ve hafta sonları tekneyle geziye çıkıyorduk. Yelken açmayı çok seviyoruz. Gürkan da bu yaz yelkenciliği öğrenmeye başladı iyice.

Bir hafta sonu annesinden izin alarak onunla 4 günlük bir tekne gezisine çıktık yine. İlk gün bütün gün yol yapıp küçük, sessiz ve cennet gibi bir koya ulaştık. Biraz yüzüp geceyi güvertede koyun koyuna uyuyarak geçirdik. Sabah o güzelikte biraz daha vakit geçirmeye karar verdik. Zaten çıplak geziyorduk, denize de doğal olarak çıplak giriyorduk. Yalnız başımıza olduğumuz koyda, denizde bağıra çağıra, birbirimizi batırmaya çalışarak, su altından siklerimize, taşaklarımıza hamle yapıp kahkahalarla gülüyor, çocuk gibi eğleniyorduk. Bir ara tekneden biraz uzaklaşmış, orada bulunan kayalara çıkıp atlıyorduk. Normal şartlar altında inik görmeye çok alışık olmadığım güzel çükünü sallaya sallaya kayaya çıkıp aşağı atlarken hayranlıkla oğlanımı seyrediyor, atladıktan sonra sanki seyirciymişim gibi alkışlıyordum. Tatlı oğlan yine bir ara kayaya çıktı, tam atlayacakken bir an durup saklanmak ister gibi çömeldi. Dönüp baktığımda bir yelkenli teknenin daha koyumuza girdiğini görüp sinir oldum. “Korkma görmezler daha uzaktalar, atla, tekneye çıkalım” dedim.

Biz teknemize yüzene kadar diğer tekne de bizimkinin yakınına geldi ve demirlemeye başladı. Teknede Alman bayrağı vardı. “Görünmeden nasıl yukarı çıkıcaz” der gibi endişeli gözlerle bakan genç arkadaşıma “Merak etme bunlar Alman sanırım, çıplaklık onlar için sorun değildir” dedim. Gürkan yine de rahatlamış gibi değildi. Alman tekne bizimle teknemizin arasına demirlediği için onların yanından yüzerek geçecektik. Yanlarından geçerken gördüğümüz manzara karşısında Gürkan’la ben bakıştık, Gürkan “Abi bunlar dal taşak geziyolar zaten ya!” deyince kahkahayı bastık.

40 yaşlarında bir adamla 14 yaşlarında bir oğlan tekneyi demirlemek için uğraşıyorlar, güldüğümüzü duyunca bize bakmış sallanan uzun siklerini dert etmeden el sallıyorlardı. Biz de rahatlayıp biraz daha yüzmeye karar verdik. İşleri bitince önce oğlan, sonra da adam suya atlayıp yanımıza geldiler. Almancam nisbeten zayıf olduğu için İngilizce konuşmaya başladık. Oğlanlar da İngilizceleri daha zayıf olmakla birlikte anlaşıyorlardı. Denizin güzelliğinden, Türkiye’den, Almanya’dan, mesleklerimizden filan bahsettik adamla. Bu arada Alman oğlan dalıp çıkıyor, benim oğlana su atıyor, onu kışkırtıp oyun başlatmaya çalışıyor, sonra da durup onunla muhabbet etmeye çalışıyordu. Çocuğun gözünde bir yüzme gözlüğü olduğu için Gürkan biraz utanıyordu. Ama çocuğun yanına kadar su altından gelip tam yanından su yüzüne çıkmasına ve yaramaz yaramaz gülmesine engel olamadı. Bir ara adamla muhabbet ederken çocuklara gözüm kayınca gülmekten alamadım kendimi. Alman oğlan benimkinin çüküne hamle yapmış, Gürkan da onun sikini tutmaya çalışıyordu. Benim baktığımı görünce “abi bu çocuk sikimi rahat bırakmıyor ya!” dedi gülerek. Adam da durumu anladı sanırım ve gülerek oğlana Almanca birşeyler söyledi. Oğlan ona cevap verince ikisi de gülmeye başladı. Adam bana dönüp İngilizce “senin oğlanın siki kalkmış, benimki de ona takılıyor” dedi. Şaşırıp kaldım. Alman’ların bu konuları doğal karşıladığını bilirdim ama bu kadarı da beni bile utandırdı! Tam bu sırada Gürkan da bana “Abi bu çocuğun yarak kazık gibi yaa!” diye bağırınca ben de kahkahalarla gülmeye başladım ve adama “senin oğlan da aynı durumdaymış” deyince adam benle beraber gülmeye devam etti ve “o her zaman öyle, bugünlerde siki hiç inmiyor” dedi.

Bu konuşmalardan sonra iyice rahatlamıştık. Teknelerimize çıkarken yanımda iki tatlı oğlanın siklerinin kalkık olduğu fikriyle benimki de taş gibiydi ama adam görürse olay çıkar korkusuyla Alman babaya göstermeden çıktım tekneye. Fakat çıkıp havlumu sardıktan sonra bir de gördüm ki herifin koca yarağı da kalkmış, iki yana sallana sallana yürüyor hepimizin ortasında. Gürkan’la birbirimize baktık “Pes yani!” dedim ve yine güldük. Bunu duyan adamla oğlan yanyana durup taş gibi yaraklarını bize salladılar nisbet yapar gibi. Adam 1.80 civarı, sarışın-kumral arası, vücudu genel olarak kılsız, yarağının etrafında düzenle kesilmiş kahverengi kılları vardı. İnce bir yapısı vardı ama yaşı itibariyle hafif bir göbek vardı. Oğlan ise sapsarı saçları, 1.65 civarı boyu, Justin Bieber’i andıran güelliği, ve ince, yaşına göre koca bir sikin etrafındaki küçük bir alanda bulunan sapsarı kılları hariç tek tüy bile olmayan bembeyaz vücudu ile benim yüreğimi hoplatıyordu. Kalkık yaraklarını bize gülerek salladıklarını görünce biz de birbirimize baktık, anlaşmış gibi havluları aynı anda atıp karşımızda kahkahalarla gülen Alman baba oğula kalkık yaraklarımızı salladık. Gürkan artık 1.70 olmuş benden sadece beş santim kısa, hiç doyamadığım tatlı yarağı mutlulukla iki yana sallanıyor, baba-oğul çifte harika bir gösteri yapıyordu. Eğlence bitince hepimiz kendi işimize baktık.

Bir süre sonra adam seslenip öğle yemeği hazırladıklarını söyledi, onlara katılmak istiyor muyuz diye sordu. Biz de tamam dedik ve şişme botla onlara geçmek için şortlarımızı giydik. Adam bir daha seslendi, “Biz birşey giymiyor olacağız, siz de giymezseniz seviniriz” dedi gülerek. Oğlanımla birbirimize baktık, omuz silkip şortları indirdik ve karşıya geçtik. Güzel bir yemek, birer kadeh şarap (tabi oğlanlarınki yarı yarıya gazozla karıştırılmış), güzel muhabbet derken 1-2 saat geçti. Adamın adı Stefan, oğlanın adı Daniel’di. Adam karısından ayrılmış, oğlanı arada bir alıp birlikte tatile çıkıyorlar, çok güzel bir baba-oğul ilişkisi yaşıyorlarmış. Ben de adama oğlunun yanında bu kadar rahat olmasını takdir ettiğimi söyledim. Çocuklar da iyi anlaşıyor gibiydi. Bizi masada bırakıp Daniel’in kabinine gitmişlerdi. Stefan benim Gürkan’la olan ilişkimi sordu. Arkadaşız dedim ama yüzünde bir gülümseme izi belirdi. “Arkadaşlıktan öte birşey bu” dedi, “birbirinize bakışınızı görebiliyorum” dedi. Kızardım. Güldü. Oğluyla ilişkisinin de çok özel olduğunu söyledi. Ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum ki çocuklar geldi. Daniel 15 yaşını doldurmak üzereydi ama sarışın, beyaz, cıvıl cıvıl bir Alman oğlanı olduğu için daha da küçük görünüyordu Gürkan’ın yanında. Gürkan’ın yanakları al al olmuştu sanki. Hala çıplak olan siki de yarı kalkık gibiydi. Arkasından gelen Daniel’i görünce babasıyla ben kahkahayı bastık. Yaşına göre kocaman, tatlı, beyaz siki önden yolu gösteriyor, buna aldırış etmeyen oğlan da gülerek Gürkan’ın peşinden bize doğru yürüyordu. Gürkan niye güldüğümüzü anlamak için arkasına döndü, sonra bana dönüp “Yaa azgın bu çocuk ya, siki sürekli kalkık” dedi. Ama bulaşıcı olduğu için herhalde onun da yarak bir anda taş kesildi. Bu defa da ona gülmeye başlamıştık. Meğer kabinde biraz Daniel’in PSP’siyle oynamışlar ama benimki oynarken Daniel bunun sikini tutmuş ve oynamaya başlamış. Bir yandan da birşeyler diyormuş ama anlaşamamışlar. Alman çocuk benim oğlana kendi sikini göstermiş. Gürkan daha önce sünnetsiz sik görmediği için çok şaşırmış. “Hortum gibi bişey, bir deri var üzerinde kaydırıp duruyordu” dedi. Sormak için yukarı çıkmışlar. Ben Gürkan’a, babası da Daniel’e sünnet olayını, derileri filan anlattık. Stefan oğlunu yanına çağırdı ve Gürkan’a oğlunun kalkmış muhteşem güzellikteki sikini gösterip, derisini aşağı yukarı kaydırdı. Ben de tercüme ederek bu derinin sünnet sırasında kesildiğini anlattım. Ben de onların gözü önünde Gürkan’ın penisini elime alıp derisinin kesim yerini gösterdim ve Alman baba oğluna tercüme ederken, sünnetli siklerin nasıl derilerinin sıkı olduğunu ve Daniel’in hortumu gibi sikin üzerinden kayamayacağını, ancak elini kaydırarak 31 çekileceğini anlattım. Daniel bir iki adım atıp Gürkan’ın sikini tuttu ve gösterdiğim gibi çekmeye başladı. Gürkan da bu inanılmaz durumun şokunu atarak Daniel’in dünya tatlısı oğlan irisi yarağını tutarak derisini pembe, ıslak başının üzerinden ileri geri kaydırmaya başladı. Gürkan artık 14 santim vardı. Gerçi isterse 4 santim olsun; bence bütün sikler güzeldir, hele tatlı bir oğlana aitse! Ama ondan nerdeyse bir yaş küçük olan bu sarışın yavrunun yarağı rahat 15 santimdi. Küçük tüysüz oğlanın üzerinde daha da bir tezat yapıyor, uzun, etli, beyaz-pembe bir yılan gibi duruyordu. Pembe başı derisine bir giriyor, sadece ucu görünüyor, sonra bütün başı deriden kurtuluyor, çiçek gibi ortaya çıkıyordu.

Artık saklamam mümkün değildi, bu manzara karşısında benim yarak da kazık gibi olmuştu. Stefan’a dönüp baktığımda ise birşey saklamaya gerek olmadığını gördüm. Adamın sünnetsiz yarağı kalkıp 18 santimi bulmuş, uzun derisi ise buna rağmen yarağın başını tamamen kapatıyor, sadece ucundaki açıklıktan kafa biraz görünüyordu. Bir yandan da yarağın kafasının mantar şekli derinin altından belli oluyordu. Gürkan herifin yarağını görünce “Şuna bak hortum gibi, ucu açık ama siki tamamen kaplıyor” dedi. Ben tercüme edince Stefan Gürkan’ın elini tuttu, bana bakıp “Yapabilir miyim (May I)” dedi, ben heyecandan nutkum tutulmuş vaziyette başımı sallayınca oğlanımı elinden tutup kendi önüne çekti. Gürkan’ın elini yarağının üzerine koydu ve derisini başından aşağıya çekip bıraktırarak özgürce oynayabileceğini gösterdi. Gürkan hayret ve hayranlık içinde koca yarağın derisini çekip bırakır, hortum gibi ucundan yarak başını çıkarıp tekrar hortumun içine sokarken, adam da Gürkan’ın güzel yarağını elinin içine aldı ve yavaş ve seksi bir şekilde, narin bir kuşu okşar gibi sıvazlamaya başladı. Yavrumun yarağı adamın elinde bir-iki zıpladı heyecandan ama bozuntuya vermeden ilk kez gördüğü sünnetsiz adam yarağıyla oynamaya devam etti.

Ben onları bir rüyada gibi izlerken birden sikimde yumuşak bir şey hissettim ve irkilerek bakınca sapsarı saçlı Daniel’in bana muzipçe gülümseyerek yarağımı eline aldığını ve yeni öğrendiği sünnetli yarak sıvazlamayı becerikli elleriyle uyguladığını gördüm. Bir yandan da bana o uzun, süt beyaz, oğlan yarağını uzatıyor, elime almam için sabırsızlanıyordu. Hayatımda gördüğüm en güzel manzaralardan biriydi. Uzun ve ele gelir kalınlıkta etli, sünnetsiz, sarışın Alman oğlan yarağını, daha sadece sikinin kök civarında birikmiş sarı kıllarını, tüysüz, süt gibi, tatlı taşaklarını aşkla, hasretle seyrettim bir an. Böyle bir oğlanı elime almak, yumuşaklığını hissetmek, okşamak, koklamak benim için müthiş bir olaydı. Oğlan da bunu anlamış gibi gururla taş gibi sikini öne uzatıyor “Al işte hayallerinin sikini” der gibi bana gülümsüyordu. Bir nadide kuş gibi yumuşak ama bir demir gibi sert tatlı koca oğlan yarağını yavaşça, içime sindirerek tuttum. Yumuşak, pürüzsüz derisini usulca geri çekerek pembe, ıslak başını ortaya çıkardığımda iç geçirip hayranlıkla hafifçe inledim. Bunu duyan tatlı sarı oğlan mutlulukla kıkır kıkır güldü. Ama o güzel beyaz yarağı ciddiyetle çekmeye devam edince başını arkaya atıp gülümseyen ağzından “Ja” diye fısıldadı.

Stefan’la gözgöze geldiğimde onun da benim kadar azdığını anladım. Güzel yarağı koca başından önsu sızdırıyor, oğlanımın eline bulaşıyordu. Adam Gürkan’ın saçlarını kokluyor, yanağına usulca öpücükler kondurarak onu cesaretlendiriyordu. Bir eliyle oğlanımın yarağını okşarken öbür elini küçük güzel götüne atmış, okşuyor, mıncıklıyor, Almanca “güzel oğlan, tatlı oğlan” diye inliyordu. Ben de onun oğlunu öpüyor, kokluyor, sarışın Alman oğlanımın bembeyaz, küçücük götünü usulca okşuyordum. Oğlan bir ara öne doğru eğilip götünü dışarı çıkarınca orta parmağım usulca yarığına girip, kadife gibi bir deliğin boğumlarının üzerinde dolaştı. Bunun üzerine oğlan “Ja, das ist schön” gibi bir laf edince benim içim gıcıklandı, akıtıcam sandım. Adama baktım. İkimiz de başımızı öne doğru salladık ve ayağa kalktık. Oğlanları kucağımıza alıp daha önce oturduğumuz yere güzel götlerini oturttuk.

Stefan benim oğlanın taşaklarına daldı hemen. Daniel gülerek bense şehvetle izlerken, adam Gürkan’ın taşaklarını emdi, yaladı. Biraz sonra yarağını yalayarak kökünden başına kadar çıktı ve yavrumun inlemeleri eşliğinde güzel yarağının başını ağzına alıp zevkle, aşkla emmeye başladı. Bunu izlerken tatlı Alman oğlanın taşaklarını yalamaya başlamıştım ben de. Ama ben farklı bir yol izledim ve bacaklarını yukarı kaldırarak pamuk gibi oğlan götüne hayranlıkla baktım. Daniel’in neşe ve zevk çığlıklarını zevkle duyarak yalamaya başladım o ipeksi oğlan deliğini. İki oğlan da serbestçe zevk çığlıkları atmaya başlamıştı. Adamla birbirimize baktık bir an. Bana göz kırptı ve o da Gürkan’ın tatlı amına daldı. Gürkan’ın sesi iyice yankılandı sessiz koyun içinde. Ben Daniel’in güzel götünü dilimle sikiyor, çocuğun “Ja, Ja, das ist gut!” diye bağırmasını müzik gibi dinliyordum.

Birden bacaklarını indirdim, sikinin derisini elimle aşağı çekip ıslak, pembe kafasını ortaya çıkardım ve götünü yerken akan salyalarımla ıslanmış dudaklarımla hassas sünnetsiz sik kafasını emerek yarağı gırtlağıma kadar soktum. Uzun siki boğazıma girmiş, nefesimi tıkıyor, etli kalınlığıyla ağzımı dolduruyordu. Bu yaşta oğlanda böyle bir yarak olması, ama hala oğlan siki gibi yumuşak, pürüzsüz, düzgün, adeta çocuksu olması beni deli ediyordu. Burnumdan nefes alarak biraz durdum ve hiç yarak yememiş gibi yemeye başladım sarı Alman oğlanın tatlı yarağını. Birazdan adam da benim sevgili oğlanımın nisbeten ince yarağını ağzına alıp emmeye başlayınca iki oğlan birbirine baktı ve yanyana oturdukları için öpüşmeye başladılar. Öpüşmelerini kesmeden yeni çatlamış sesleriye bağırarak inlemeleri koyu çınlatıyordu. Arada Alman çocuk durup benim başımı tutuyor, Almanca seksi birtakım sözler söylüyor, götünü oturduğu yerden hoplatarak ağzımı sikmeye çalışıyordu. Gürkan ise becerikli adamın ağzında kendinden geçmiş, adamın hafif kelleşmeye başlamış kısa saçlı başını kulaklarından tutup sikinin üstünde indirip kaldırarak kafasını sikiyordu. Bu azgınlığın ortasında iki oğlan gözgöze gelince birbirlerine hafif yandan sarılarak yine deli gibi öpüşmeye başladılar. Adam da ben de tatlı oğlan penislerinin daha da sertleştiğini hissetmiş olacağız, emmeyi artırarak yemeye başladık o güzel organları. Kısa süre sonra iki oğlan birbirlerinin ağzının içine bağırarak bizim ağızlarımıza tatlı döllerini fıskiye gibi fışkırttılar. Sarı oğlanın koca sikini ağzımdan bırakmadan, ipeksi taşaklarının sütünü ağzıma aldım, biriktirdim. Oğlanlar hala öpüşüyorlardı sikleri fışkırtmayı bıraktığında. Öpüşmelerini durdurunca bu defa adamla ben yapıştık ağızlarına. O Gürkan’ın ben de onun tatlı oğlunun. Ağzımda biriktirdiğim tatlı oğlan döllerini çocukla paylaşırken dilimle tatlı oğlan balını ağzımda dolaştırıyor, oğlanın ağzının içinde inlerken şaşılacak kadar tatlı olan bu dölü aşkla tadıyordum. Oğlan da muthiş şehvetli sesler çıkararak ağzımdan onun ağzına akan sütlerinin tadını çıkarıyor, sanki günlerce aç kalmış bir adam en lezzetli yemeği yiyormuş gibi sesler çıkarıyordu. Döndüğümde Gürkan’ın da kısık gözlerle adamın ağzının tadını çıkardığını, aşkla ağzını yiyen Alman’ın da ona sarılarak inlediğini gördüm.

Birinci bölümün Sonu. Devamı gelecek.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32